İnsanlığın yaşamını bütün boyutlarıyla kapsayan eski tarihi derinliklerin gelen olguların temeli üzerinden gelen, günümüz insan yaşamını şekillendiren sistem ve kuramlar bütün insanlığı yakından ilgilendiriyor. Bugün var olan farklı yaşam tarzları, farklı dil ve kültürler, farklı sosyal sınıflar, farklı siyasal fikir ve düşünceler, farklı dinler ve inançlar, farklı yönetim model ve sistemleri geçmişin mirası üzerinden, günün koşullarına göre değişimlere bağlı olarak şekillenmiştir.
Geçmişten devralınan kimi tabular, kurallar, kurumlar günümüzün şartlarına göre değişip dönüşmüşse de kimi tabular da değişmesi dahi teklif edilemez şekilde kendisini ta başından doğuşundan itibaren güvenceye almıştır. Böyle tabulara dokunulmaz, dokunanlara karşı toplum şekillendirilmiş ve onu yakacak şekilde kurullara, hatta kurumlara sahip olması sağlanmıştır.
Bugünün devlet sistemleri genel olarak farklı sosyal sınıfların genel çıkarlarını ortaklaştırıp ve koruyacak şekilde geliştirilerek kurallara bağlanmıştır. İnsan yaşamını etkileyen her değişim ve dönüşüm çetin ve yıkıcı mücadelelerle bugün sahip olduğu değerlere kavuşmuştur. Sadece yakın tarihe, gelişim ve değişimin süreç ve boyutlarına bakılabilir. İkinci dünya savaşlarını, sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel boyutları etkisi ile meydana gelen değişimlerin ve dönüşümlerin geldiği nokta anlaşılabilir.
Geçmişe dair küçük bir pencere açıp bir ışık süzmesinden sonra bugün özelde Kürdistan\'da genelde de Ortadoğu ve Afrika eksenindeki gelişmelere bakılabilir. Katı dinci İŞİD\'in EL-KAİDE\'den türediği, El-KAİDE\'nin de dünya egemen sınıfın Komünist diktatörlüğe karşı yeşil kuşak projesi hedefiyle komünist bloka komşu Müslüman ülkelerden oluşturulan sosyal bariyerden türemiştir.
Dünya egemen sistemi çıkarlarına aykırı olan Komünist bloka karşı, onu çevreleyen, halkları Müslüman olan devletlerde özel bir proje ile İslam felsefesi etrafında ve Komünizme düşman olacak şekilde kitlelerin oluşturulmasının adına Yeşil Kuşak projesi denilmiştir. Bu proje ile hedef kitle oluşturulmuş, ardından komünizm egemen olduğu sahalarda beklenmedik bir hızla iflası etmiş ve oluşturulan bu sosyal proje kitlesi boşa düşmüştür.
Bu kitleler Afganistan\'da olduğu gibi iktidara gelebilecek kadar büyük bir tabana hitap edebiliyordu. Ancak onu oluşturan egemen güçler güçler, böylesi dinci bir sistemin var olmasını çıkarlarına karşı bir olgu olarak gördüler. Bu bağlamda çok şiddetli biçimde müdahale edilmiş, Afganistan\'da bunların tasfiyesi sağlanmaya çalışılmıştır.
Hem çağımızın insanlık değerlerine, hem de uluslar arası egemen sistemin genel çıkarlarına karşı olması durdurmalarına yetmedi. Tam tersine halkları genel itibarıyla Müslüman olan Ortadoğu ve Afrika\'ya sıçramış, büyümeye ve yayılmaya çalışıyor. Ortadoğu\'daki merkezi hedefleri arasında hem Irak\'ta hem de Suriye\'de Kürdistan coğrafyası bulunuyor. Yeşil kuşağın derin projesinin artıklarından türeyen bugünkü terör örgütü İŞİD büyük bir tehdit olarak Kürt halkının tam karşısında duruyor.
Bu tespit ve çözümlemeler yapılırken Yeşil Kuşak projesi devam ediyor anlamı çıkarılmamalıdır. Komünist diktatörlük sisteminin çöküşü ile birlikte uluslar arası egemen güçler Yeşil Kuşak projesini sonlandırılmıştır. Fakat bu projenin artıkları varlığını devam ettiriyor, kendilerine oluşturdukları doğasındaki felsefesi ve ideolojisi etrafında iktidar arayışındalar.
Dünyanın egemen güçleri komünist diktatörlüğe karşı İslamcı ideolojik toplumsal yoğuşmayı oluşturup biyolojik mücadele hedeflemişti. Komünizm iflas edip çöktükten sonra oluşturulan canlı ve hareketli bu yapılar kontrolden çıkınca, uluslar arası egemen güçler kendileriyle birlikte genel çıkarları örtüşen seküler bir takım paydaşlar oluşturarak biyolojik ve fiziksel mücadele başlatılmış ve yaygınlaştırılmıştır. Bilimsel dille ifadesi budur ve buna biyolojik mücadele yöntemi de denilebilir. Kürt coğrafyasına kayan bu katı dinci ideolojik terörist harekete karşı Kürt seküler toplumların ve güçlerin harekete geçerek karşı koyması, ardından gelişen olaylar ve uluslar arası güçlerin rolleri görünenden daha kapsamlı çözümlemelere tabii tutulabilir.
Dünya egemen sistemi katı dinci ideolojik İŞİD hareketinin yayılmasını, herhangi bir yerde iktidarı ele geçirmesini istememektedir. Bu nedenle mümkün olduğu en az zararla bu süreci kontrol altına alarak sorunun üstesinden gelmeyi hedeflemektedir.
Bu nedenlerden dolayı Kürtlerin azılı düşmanı İŞİD aynı zamanda uluslar arası egemen güçlerin de düşmanıdır. Uluslar arası egemen güçlerin geçmişte planladığı biyolojik mücadele bugün yeni bir boyutta paydaşları değişerek fiziksel mücadele ile birlikte devam ediyor. Birçok açıdan bu olguya bakılırsa uluslar arası egemen güçler seküler Kürt güçlerini bu mücadelede kullanıyor denilebilir. Amaç ve hedefleri farklı olsa da buna ortak bir düşmana karşı iş ve güç birliği de denilebilir. Süreçlerin esas derinliğine inildiğinde bunların proje hedeflemesinden sapan gelişmeler olduğu açıktır.
Bu süreçlerin iyi tarafı Kürt halkının uluslar arası camiada tanınmasına, diplomatik ilişkiler geliştirmesine, diğer birçok alanda işbirliğine vesile olmasıdır.
Kürdistan ülkesi ve halkı adına sahada mücadele yürüten güçlerin gelecek ile ilgili hedefleri ve hesapları karışık ve çelişiktir. Bölgedeki ve dünyadaki gelişmeleri okumaların eksik ve yetersiz kalması mücadelenin seyrini, hedeflerini ciddi biçimde olumsuz etkiliyor.
Batı Kürdistan\'daki olumlu gelişmeler, elde edilen kazanımlar, neden ve sonuçları iyi analiz edilemiyor, doğru çözümlemelere tabi tutulamıyorsa sıkıntı doğuracak sonuçları beraberinde getirebilir. Halbuki iç ve dış koşullar Kürdistan halk tarihinde hiç bu kadar olumlu sonuçlara sahip olamamıştı. Rojava Kürdistan\'ı uluslar arası güçlerin ciddi, hayati desteği ile dinci terörist gruplardan temizlenirken, baskın ve etkin grupların ideolojik tekçi hesapları evrensel demokratik standartları ile çatışması ve çelişkilerin Kürt halkına desteğin zarar görmesine neden olabilir. Uluslar arası fiziki ve diplomatik desteğin Kürtlerin bir kısmındaki ideolojik nedenlerle gelecekte sekteye uğraması durumunda bölge sömürgeci güçlerin aradığı ve hiç kaçırmayacakları bir durumdur. Ortadoğu coğrafyasında bugün süregelen ve gelecekte boyutlanıp büyümeye doğru gidecek gelişmelere bakıldığında Kürt halkının çok daha dikkatli ve duyarlılık içinde olmasını zorunlu kılıyor. Kürt halkı adına siyaset yürüten gruplardan her birinin dünyaya bakışı farklı farklıdır. Sınıf ekseninde olsun inançsal eksende olsun veya sosyo-kültürel eksende örgütlenen bu farklı yapıların ortaklaşacakları tek nokta ulusal değerlerdir.
Dünyadaki örneklere defalarca dikkat çeken biri olarak özellikle belirtiyorum ki ideolojik ortak nokta ne Kürdistan\'da ne de dünyada olamamıştır. Geçmişte dünyamızda zoraki ideolojik ortaklaşma çabaları her zaman iflas etmiş, hüsranla sonuçlanmıştır. Bundan dolayı Kürt grup ve kurumların da şimdiden aklarını başlarına toplamaları, ütopik ideolojik hayallere dayalı hezeyanlarının üstesinden gelmelidirler. Uluslar arası güçler, Ortadoğu ve bölgemiz Kürtlere her zaman bu denli cömert davranmayabilir.
Zaten varlığı tehdit ve tehlike altında bulunan Kürt halkının önündeki bu süreci heba etmemesi hayati önemde olduğu bilinmelidir. Her dört parça Kürdistan\'ın bugün yaşanmakta olan gelişmeler karşısında önlerinde duran en büyük sorumluluk süreci doğru anlamalarıdır. Şayet süreci doğru anlayabiliyorlarsa, bütün güçlerin bencil hesapları bir kenara koyarak doğru ve gerçekçi hedeflerde, ulusal birlik zemininde ortaklaşmaları çözüm sürecini beraberinde zaten getirecektir.
Kürdistan\'ın hiç bir sömürgecisi Kürt halkının taleplerine doğru çözümler noktasına getirilemez. Sömürgeci güçler her zaman ve her koşulda çıkarlarını, önceliklerini dikkate alır, sonuca taşımayı hedeflerler. Sömürgecilerin öncelikleri ile Kürtlerin talepleri doğal olarak çelişmektedir. Kürtlerin de ortaklaşmaları gereken değerler etrafında ortaklaşamama ve ideolojik tekçi ortaklaşmayı dayatma ve diretmeye yönelmeleri ellerinin altındaki bu fırsatları zehirliyor.
Bütün Kürt güçleri sahip oldukları bütün siyasi ideolojik farklılıklarını ancak evrensel standartlarda demokratik bir sistemde özgürce örgütleyebilir, temsil edebilirler. Bugüne kadar bu farklı ideolojilere sahip her grup kendisini ve ideolojisini baskın kılmaya, kimi zaman zora dayalı araçları kullanarak yönelmiştir. Bu durum evrensel demokratik sistemlerden sapma olduğu kadar aynı zamanda hastalıklı bir toplumsal yapının zeminini de oluşturabilir. Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.