Geçmişte, 2000\'li yıllara kadar Hakkari\'de olsun, diğer bölgelerde olsun halkımızın özgürlük ve demokrasi mücadelesinde yer alanlar bu uğurda malını, en kutsal değerlerini hiç bir çıkar beklentisi olmadan feda ederlerdi.
Bir avuç insan, bir avuç yurtsevere karşı o kentte ne kadar çıkarcı, rantçı varsa onların peşine düşmüştü, sistemin eliyle onları, tümünü, herkesi bir yerlere savurmaya çalışıyorlardı. O azimli mücadele sayesinde halkımız ulusal değerleri ile buluştukça, bilinçlendikçe bir çığa dönüşerek büyüdü. O yurtseverlerin değerli emekleri ve katkılarıyla bilinçlenerek yerelde iktidar gücüne ulaştı.
İktidar demek rant, çıkar, para, sosyal ve ekonomik güç demektir.
Sistemin sırtına, sırtından geçinen çıkarcılar, rantçılar, yerel iktidarın ne demek olduğunu ve kaynaklarını biliyorlardı, elinde imkan kalmayan sistemin sırtından indiler, halkın kurumlarına akın ettiler, coşarak, koşarak AMA ASLA DÖNÜŞMEDEN ve tüm alışkanlıklarını tertemiz kurumlarımıza taşıyıp dadandılar ve kirlettiler.
Hakkari halkını aşiretler üzerinden çatıştıracak duruma bile getirecek kadar çürüttüler ve yüzlerini toplum nezdinde saklama gereği bile görmediler. Halkımıza devrimci bilinç ve ahlak, ulusal bütün değerlerde bilinç, evrensel demokratik değerler, temel hak ve özgürlüklerde bilinçlenmesine öncülük edeceklerine baskılayıp hiçleştirme yolunu seçtiler. Böylece korkutulmuş bir toplum içinde her türlü kirli emellerine ulaşacaklarını hedeflediler.
İdris\'i BİTLİS\'i ülkeyi ikiye bölmeye neden olduğu için bugün bile halkımız tarafından adeta lanetleniyor. Sömürgecilerin, kolay yönetsinler, yutup tüketsinler ve tarihten silsinler diye dört parçaya böldüğü ülkeyi paramparça edecek, ufaltacak bir araca dönüştüler. İdris\'i BİTLİS\'i adeta lanetleyen halkımız bu çöküntü içine giren zihniyeti nereye koyacağını tarih gösterecektir.
Bugün yerelde belli bir misyon yüklenenlere bakıldığı zaman birçoğunun nerden hangi amaçla toplandığı anlaşılıyor. Ulusal değerlerden uzaklaşma ve ahbap-çavuş ilişkileri, eş-dost ilişkileri birçok değerin önüne geçmiş olduğu duyumları üzülerek alınıyor.
Buna değişik ütopik teorilerle Kürt halkını tüketme de eklenince toplumun bu uğurda yiten yüce değerlerine yandığı bir döneme dönüşüyor.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.