Üretilmiş bir çok tez ve teorilere bakılırsa farklı milletlerin, halkların ve toplumların birleşik ortak vatanı olabilir. Hatta bütünüyle dünya coğrafyası, mevcut milletlerin, halkların ve toplumların ortak vatanı olabilir ve sınırlar ortadan kaldırılabilir. Bu şekilde tezler ve teoriler hazırlanabilir, yazılabilir, bunları bir grup savunabilir, hatta bunun için mücadele de edebilir.
Geçmişten günümüze kentlerde, mahallelerde, sokaklarda barış aktivistleri dünya barışı mücadelesi veriyor. İnançlarına göre dünya milletleri, halkları, toplumları, herkes kendi sokağında, mahallesinde böyle bir mücadele verir ve insanlar bilinçlendirilir ise dünyaya barış getirilebilir, dünya barışı sağlanabilir. Aktivistler buna inanıyor, dünya barışını sağlamak, dünyaya barışı getirmek için mücadele veriliyor.
Dünyada insanlar işinde, aşında, ekmeğinin peşinde koşarken dünya barışı aktivistleri de bu insanlara inandıkları tezleri, teorileri sürekli anlatmaya çalışıyor, dünyaya barışın nasıl getirileceğini, barışın nasıl hakim olacağını iddia ediyorlar. Yanlış bir şey yapılmıyor, bu insanlar sadece hayallerinin peşinden gidiyorlar. Birileri böyle bir iddiayı ortaya atmış, tez, teoriler yazmış, buna inanan insanlar da bu iddianın peşinden koşuyor. Ancak havanda su dövmenin su üzerindeki etkisi ne ise bu aktivistlerin de dünya barışı üzerindeki etkisi bundan farksız değildir. Dünya üzerinde sosyal, siyasal, ekonomik ve ideolojik farklı hedef ve hesaplar uğruna meydana gelen savaşlar giderek daha da büyüyor. Teorik olarak dünya barışı hayalleri ile mevcut pratikler hiç uyuşmuyor, çelişiyor ve zıtlıklar yaşanıyor.
KCK'nin sosyal, siyasal ve ideolojik tez ve teorilerini zorun ve şiddetin her türlü araçlarına dayanarak takip edenler ''neolitik toplumdaki medeniyetten ve demokratik uygarlıktan'' söz ediyor. ''Cinsiyet özgürlükçü demokratik, ekolojik toplumdan'' dem vuruyor. ''Kapitalist moderniteyi yıkıp, ortadan kaldırarak demokratik modernite paradigmasını inşa'' etmeyi hedefliyor. Böylece ''sosyal sınıfları ortadan kaldırıp tek sınıflı toplumu'' mücadelelerinin merkezine koyuyor. Mücadele ''Devlet ve kapitalizm binlerce yıllık iktidara ve sömürüye'' karşı veriliyor. Böylece ''demokratik modernite paradigmasını hedefleyerek kapitalizme karşı mücadeleyi tarihsel kaynaklara'' dayandırarak yürütmeyi ve büyüterek dünyaya yaymayı hedefliyor. ''Kuşkusuz demokratik modernite en başta da kendi sosyal, siyasal ve ideolojik düşünce, fikir ve kültürünü hakim kılmayı'' amaçladığını belirtiyor. Bütün bunları ele alarak ''esas olarak ekonominin belirleyici olmacağını, çağın demokratik modernitesi ekonomik, toplumsal, siyasal ve kültürel olarak bütünlüklü kendi sosyal, siyasal ve ideolojik hakimiyetini yaratmayı, bütün insanlığa bunu egemen'' kılmayı hedefliyor. Bütün dünyaya, bütün insanlığa ve insanlığın günümüz için genel geçerli tüm çoğulcu değerlerini ret ediyor.
Tek sosyal sınıflı, tek sosyal, siyasal ve ideolojik düşünce ve fikirli bir dünya, bir toplum iddiasında bulunuyor.
''Demokratik modernite tezi, teorisi kesinlikle bağımsız ulusal devleti ret ediyor, devlete alternatif olarak toplumu esas alıyor, ulusal devletler zorla ortadan kaldırılacak ve tüm milletler, halklar ve toplumlara demokratik özerkliği zorunlu kılıyor. Böylece ''demokratik özerklik baskıyı, sömürüyü, endüstriyalizmi, cinsiyetçiliği ortadan kaldıracak demokratik toplumcu'' bir sistem inşaa edileceği iddia ediliyor.
''Halkın kendi kendini yönetme sistemidir, gerçek demokrasinin'' bu olacağı iddia ediliyor. Özetlenirse; KCK'nin tez ve teorileri diyor ki; ''artık devletsiz, patronsuz ve ağasız'', “karısız ve kocasız” bir dünyayı düşünmenin zamanıdır, deniliyor. ''Devletsiz yönetim, patronsuz, ağasız bir ekonomik yaşam, karısız, kocasız özgür eş yaşam gerçekleştirilebilir. Artık egemenlerin bu konuda yarattıkları ideolojik egemenlikleri yıkmak, özgür düşünmek, bu temelde neolitik toplumdan bugüne var olan demokratik uygarlığı demokratik topluma dayandırarak yeniden güncelleştirmenin zamanıdır.'' şeklinde son noktayı koyuyor.
KCK ve paydaşları ''neolitik toplumdan bugüne var olan demokratik uygarlık ve demokratik toplum'' artık Kürtler eliyle dünyaya, bütün insanlığa kazandırılacaktır, diyor. İlkel tarihte böyle bir paradigma iddiası başlı başına insanlık tarihini ve sosyal yaşamı ters yüz etmektir, çarpıtmak ve gerçeklerden uzaklaştırmaktır. Böyle bir paradigma uğruna Kürt halkını her türlü zorun ve şiddetin yaşatıldığı amansız bir savaşın içine itiyor.
Neolitik çağın sosyal gerçekliği nedir? Neolitik çağda insanlar doğada sürüler halinde ve avlayarak yaşıyor, süreçle birlikte her sürü bulunduğu coğrafyasında taşı sivriltme, kemiği sivriltme, odunu sivriltmeyi öğreniyor. Ateş yakmayı öğreniyor, avcılık ve toplayıcılıkla elde ettiği yiyeceğini pişirmeyi öğreniyor. İleriki süreçlerde bitki yetiştirmeyi, hayvanları evcilleştirmeyi öğreniyor. Yerleşik hayata ilk adımların atıldığı çağdır. Dilin ilk kelimelerinin ortaya çıktığı, ulusal dilin ve kültürün temellerinin atıldığı ilk çağdır. Sürü halinde yaşayan insanların toplumsallaşması ve yüzbinlerce yıl sürecek halklaşma, vatan edinme, vatan coğrafyası ve ülke coğrafyası üzerinde uluslaşma ve halklaşma sürecidir. Bu süreçte demokratik uygarlık ve demokratik toplum diye bir siyasi olgu elbette ki yoktur.
Kapitalizm dünya üzerindeki her milletin, her halkın, her toplumun ne kadar sorunu ise Kürt halkının da ancak o kadar sorunu olabilir. Kapitalizmi yıkmak Kürt halkının talebi olamaz.
Bağımsız ulusal devlet modelini ret etmek dünya üzerindeki her milletin, her halkın, her toplumun ne kadar sorunu ise Kürt halkının da ancak o kadar sorunu olabilir. Dünyanın bütün bağımsız ulusal devletlerine karşı savaşmak Kürt halkının talebi olamaz.
Karısız kocasız özgür eşli bir yaşam dünya üzerindeki her milletin, her halkın, her toplumun ne kadar sorunu ise Kürt halkının da ancak o kadar sorunu olabilir. İnsanlığın aile kurumunu yok etmek Kürt halkının talebi olamaz.
Neolitik çağın ilkel ve çağdışı yaşam tarzı dünya üzerindeki her milletin, her halkın, her toplumun ne kadar sorunu ise Kürt halkının da ancak o kadar sorunu olabilir. Neolitik çağın sosyal ve siyasal yaşamını geri getirmek Kürt halkının talebi olamaz.
Devletsiz yönetim, devletsiz demokrasi dünya üzerindeki her milletin, her halkın, her toplumun ne kadar sorunu ise Kürt halkının da ancak o kadar sorunu olabilir. Her milletin bağımsız ulusal devleti varken bağımsız ulusal devleti ret etmek Kürt halkının talebi olamaz.
Patronsuz, ağasız bir ekonomi dünya üzerindeki her milletin, her halkın, her toplumun ne kadar sorunu ise Kürt halkının da ancak o kadar sorunu olabilir. Dünyadaki her milletin, halkın ve toplumun benimsediği özel mülkiyeti ortadan kaldırmak Kürt halkınınn talebi olamaz.
Yukarıda sıralanan ve KCK'nin sosyal, siyasal ve ideolojik tez ve teorilerini zor ve şiddet araçlarıyla hayata geçirmenin Kürt halkının temel sorunları ve talepleriyle uzaktan, yakından ilgi ve alakaları yoktur.
Bu şekilde hazırlanmış sosyal, siyasal ve ideolojik tez, teorilerin hiçbir yerinde Kürt halkının evrensel temel değerlere dayalı ulusal sorunlarının çözümüne de işaret etmiyor. Bütünüyle dünyanın genel geçerli paradigmalarını yıkmaya, değiştirmeye yöneltiyor. Bu tür sosyal, siyasal ve ideolojik hedeflere göre hazırlanmış tez, teori ve pratikler ne yazık ki Kürt halkı kullanılarak sahneye konuluyor, uygulanıyor. Kürt halkının dünyayı, dünyanın genel geçerli paradigmalarını değiştirmek gibi bir talebi elbette ki yoktur, bulunmuyor.
Mücadele sürecinde yoğun olarak kullanılan bütün yazılı ve görsel araçlar Kürt halkının sıklıkla adının kullanılması, dillendirilmesi, zikredilmesi sorunlarının çözümünün hedeflendiği anlamını taşımıyor. Tam tersine Kürt halkının evlatlarını aldatarak yanlarına alıp halkın genel ve doğal taleplerinin karşısına çıkartarak derin bir planlamanın parçası yapmayı hedefliyor. Tez ve teorilerde bağımsız ulusal devleti ret etme, karşı çıkma, karşısında savaşma hedefi bunun içindir. Kapitalizme karşı çıkma, karşısında savaşma bunun içindir. Aile yapısını ret etme, karşı çıkma bunun içindir.
Kürtlerin dünya miletlerini, halklarını, toplumlarını kurtarma gibi bir sorunları elbette ki yoktur. Dünyada yedimilyar dörtyüz milyon insan yaşıyor ve bunların tümü Kürtlerden daha özgür, daha güvenli, daha zengin, daha çok hak ve hukuka sahiptir. Hepsinin dili, kültürü serbesttir, anadille eğitim hakları vardır. Vatanında, ülkesinde, coğrafyasında özgürlük içinde yaşama hakları vardır. Kürtler ise yedimilyar dörtyüz milyon insanın sahip olduğu genel hiçbir hak ve hukuka sahip değildir.
KCK'in sosyal, siyasal ve ideolojik tez ve teorilerinin Kürtler üzerinden sahneye konulması, dünyayı kurtarma, dünya düzenini yıkma, dünya sistemini ortadan kaldırma iddiaları ütopyanın ötesinde farklı hesapları ve hedefleri de olabilir.
Rojava Kürt halkı ortaya çıkan tarihi fırsat karşısında özgürlük mücadelesinde sosyal, siyasal ve ideolojik olarak görünürde bu tez ve teorilere dayanıyor. Ancak kapitalizmin ağababası Amerika Birleşik Devletleri koruması altında ve desteği ile ayakta durabiliyor, nefes alma ve yaşama imkanı bulabiliyor.
Gerçekte Rojava etrafını saran sömürgeci devletlerin çemberi içindedir, Amerika Birleşik Devletleri mevcut gerçeklere bakılırsa Rojava'yı nerede bırakırsa orada kalmaktan, çevresindeki sömürgeci devletlerin oluşturduğu çemberin içinde boğulmaktan başka çıkış yolu bulunmuyor. Amerika Birleşik Devletleri IŞİD tehlikesi sona erinceye kadar büyük ihtimalle Rojava’yı bırakmayacaktır. Çünkü Rojava seküler sosyal, siyasal ve ideolojik bir yapıya sahiptir. Mevcut şartlarda IŞİD tekçi dinci terör örgütüne karşı kullanacağı en ideal yapıdır.
IŞİD tasfiye edildikten sonra Rojava'nın geleceği yine Amerika Birleşik Devletleri’ne tutumuna bağlı olacaktır. Amerika Birleşik Devletleri’nin sosyal, siyasal ve ideolojik bütün değerlerine karşı savaşan bir örgüt kalması durumunda farklı bir ilişki görecektir. Amerika, Avrupa kısaca dünyanın genel geçerli değerlerine karşı savaşıp başarma şansı olabilir mi?
Sosyal, siyasal ve ideolojik süslü kelimelerle topluma empoze edilen tezler, teorilerle milletlere, halklara ve toplumlara bir gelecek inşaa edilemiyor. Doğru bakıldığında Rojava sahasında Amerika Birleşik Devletleri kara gücü olarak kullandığı halde ancak liderleri Salih Müslim'e Amerika'ya bugün bile giriş izni verilmiyor. Aynı zamanda özgür dünyanın Hiçbir ülkesinde böylesi sosyal, siyasal ve ideolojik yapılara siyasi herhangi bir destek de verilmiyor.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.