Tekçi dinci mezhepçi ideolojiye dayanan güçler, komünistleri, sosyalistleri, demokratları, Kürtleri, Azerileri kısaca sosyal, siyasal, kültürel, inançsal ve ideolojik tüm farklı kesimleri kullanarak İran Şahlık rejimini devirmişti. Tekçi dinci ve mezhepçi güçler şahlık rejimine karşı kullandığı sosyal, siyasal, kültürel, inançsal ve ideolojik tüm farklı güçleri zamanla zayıflatmış, tasfiye etmiş veya ortadan kaldırmıştır. Bugün İran'ın tekçi dinci, mezhepçi rejimin hüküm sürdüğü tüm bu coğrafyalarda kendileri dışında herhangi sosyal, siyasal bir güç yoktur.
Tekçi dinci mezhepçi rejim iktidara geldiğinde Lübnan'da büyük bir savaş yaşanıyordu. Bu savaşın arka planına siyasi ve ideolojik olarak yerleşen tek güç İrandır. Lübnan'da 1990 yılında bu savaş bittiğinde sosyal, siyasi, askeri ve ideolojik olarak egemenlik kuracak tek güç İran'ın tekçi dinci ve mezhepçi rejimidir. Sosyal zeminde toplumla buluşan, siyasi, ideolojik ve askeri olarak toplumsallaşan tek güç İran'ın tekçi dinci ve mezhepçi bu rejimi oldu. Ortadoğu'nun sosyo-kültürel yapısını sosyal, siyasal, askeri ve ideolojik olarak tüm dünya güçlerinden daha doğru okuyabilen ve bunlara cevap verebilen durumda olduğunu ortaya koymuş ve ıspatlamıştır.
Günümüzde Suriye, Libya, Yemen, Irak gibi geniş bir coğrafyada Lübnan'da daha önce yaşanmış benzeri bir yıkıcı savaş yaşanmaktadır. Yine bu ülkelerde yaşanmakta olan yıkıcı savaşların arka planına sağlam bir şekilde konumlanmış tek güç İran'ın tekçi dinci mezhepçi rejimidir. Suriyenin sosyo-kültürel yapısına en kapsamlı bir şekilde sosyal, siyasal, askeri ve ideolojik olarak zeminine oturan tek güçtür. Irak'ın sosyo-kültürel yapısına en kapsamlı bir şekilde sosyal, siyasal, askeri ve ideolojik olarak zeminine oturan tek güçtür. Yemenin sosyo-kültürel yapısına en kapsamlı bir şekilde sosyal, siyasal, askeri ve ideolojik olarak zeminine oturan tek güçtür. Kısaca Ortadoğu coğrafyasındaki halkların sosyo-kültürel yapısına en kapsamlı bir şekilde sosyal, siyasal, askeri ve ideolojik olarak zeminine oturan tek güç İran'ın tekçi dinci mezhepçi rejimidir.
İran rejiminin Irak'ın bugünü ve geleceğine egemen olan askeri örgütlenmesi Lübnan'daki askeri örgütlenmesinin çok çok ötesindedir. İran'ın tekçi dinci mezhepçi ideolojik rejimin Irak coğrafyasına yayılması, Irak coğrafyasında egemenlik kurması önünde tek güçlü engel Kürdistan bölge yönetiminin çoğulcu demokrasiye dayalı iradesiydi. Bu gerçeğin en fazla farkında olan İran rejimiydi ve Kürdistan bölge yönetimini kendi içinde halkına ihanet edecek noktaya getirip bölerek bu engeli aşmış oldu. Bugün Kürdistan bölge yönetiminin önemli doğu yakası İran'ın tekçi dinci mezhepçi rejiminin sosyal, siyasal ve askeri etkisi altına alınmıştır. Irak'ın geriye kalan bölgeleri zaten İran'ın sosyal, siyasal, askeri ve ideolojik etkisi altına çok önceden girmiştir. İran'ın bu gücünü sosyal zeminden alıp, söküp atacak başka bir gücün olamayacağını Lübnan örneğinde zaten görebiliriz. Kaldı ki Irak coğrafyası sosyolojisine egemenlik kurmak İran için ne kadar hayati bir önemde olduğunun en fazla farkında olan bu rejimin kendisidir.
Amerika'nın ortadoğu coğrafyasında üstlendiği misyon sosyo-kültürel zeminde ve ideolojik olarak yer bulamıyor. Sadece Kürdistan bölgesel yönetiminde bu değerler coğulcu demokrasiye dayalı filizlenmeye başlamışken İran rejiminin hamlesiyle tasfiye ediliyor. Bu da gösteriyor ki Amerika'nın Ortadoğu coğrafyasına yolladığı siyasi ve askeri misyon şefleri kendi hayal dünyalarında yaşıyor. Amerika'nın bu zavallı siyasi ve askeri zümrenin dayandığı savaş araçları bir noktaya kadar işlevsel olabilecekleri o noktadan sonra işlevselliğini kayıp edeceğinin farkında bile değildir.
Bugün kendilerince odaklandıkları ''İŞİD terör örgütünü yok etme'' sürecine zaten egemenliği gerekçelendiren bir misyondur ve İŞİD terör örgütü zamanla zaten yok olacaktır.
Ancak bu süreçten sonra bölgenin sosyo-kültürel siyasi, askeri, ekonomik ve ideolojik zeminine kimin yerleşeceği ve egemenlik kuracağı öneminin farkında bile değiller. Amerika bölgenin soyo-kültürel siyasi, askeri ve ideolojik zeminine yerleşmesi, mevcut misyon şeflerinin sahip olduğu siyasi, politik ve diplomatik dağarcığına bakılırsa imkansız olduğu anlaşılmaktadır. Amerikanın bölgedeki mevcut misyonu bölge toplumlarında, sosyo-kültürlerinde, siyasi ve ideolojik değerlerinde karşılık bulmuyor. Amerikanın tankı, uçağı, gelişmiş silahları olabilir, Amerikanın halk nezdinde, zeminde karşılığı yoktur. Bölgede Amerikanın dayandığı tek güç Kürtlerdi ve İran bu halkın çok önemli bir kısmını koparıp etkisi altına aldı. Geriye kalanlar da Amerikanın artık güvenilmez bir müttefik olduğu ve kendilerine ihanet ettiği inancına kapılmıştır.
Amerika Irak'ta iktidardaki güçlerini yanında tutma hayalini kuruyor. Ancak Iraktaki iktidarın kuruyucusu ve yürütmeyi elinda tutan yegane gücün İran olduğunu herkes gibi görüyor ve kabullenemiyor. Amerika sürekli olarak Irak iktidarını yanında tutacağı bir siyaset üzerine çalışıyor ve bölgedeki tek müttefiği olan Kürtleri bu uğurda feda ediyor. Bunun gerekçesini de ''tüm güçler İŞİD terörüne'' odaklanması gerektiği düşüncesini öne sürüyor. Halbuki İŞİD bölgede egemenlik mücadelesinin aracı, gerekçesi olduğunu görmek istemiyor.
İran'ın tekçi dinci ve mezhepçi rejimin Irak coğrafyası üzerindeki egemenliğinin önünde tek engel Kürt halkı olabilirdi. Kürtler tekçiliğe mesafeli durabilen bölgenin tek halkıdır ve Amerika ile koalisyon Kürt halkının desteğini kayıp ediyor. Amerika Suriye coğrafyasında dayandığı tek güç Kürtlerdir. Mevcut siyasi politik tutum ve gelişmelere bakılırsa yakın bir gelecekte Irak'taki Kürtlerin akibeti Suriye Kürtlerinin de akibeti olabilir. Suriye Kürtlerinde de yakın bir gelecekte Amerikanın güvenilmez bir müttefik olduğu ve kendilerine ihanet ettiği hafızalara kazınacaktır. Amerika'nın bölgede dayandığı tek güç kürtlere ihanet ederek ve oluşturacağı boşluğu sosyo-kültürel siyasi, askeri ve ideolojik olarak sadece İran dolduracaktır. Böylece İran Kürt halkını da kapsayarak, yanına alarak, hem Irak'a hem de Suriye'nin tümüne egemen olacaktır.
İran'ın tekçi dinci ve mezhepçi rejimi bölgedeki halkları siyasi, askeri ve ideolojik tüm alanlarda kapsayarak etkisi, egemenliği altına alıp yayılma iddiası vardır. İran'ın tekçi dinci ve mezhepçi rejimi bölge halkları ile savaşmıyor. Tam tersine onları her yönden egemenliğine ve kapsama alanına alıyor. İran'ın bölgesel akılcı ve derin, planlı, projeli bir politikası vardır.
İran'ın bünyesine alarak kapsadığı miletlerin önüne siyasi politik hedeflerine uygun ideolojilerle donatıp sevk ve idare etme yeti ve gücü eline aldığı görülüyor. İran bölge halklarını kapsayarak büyüyor. İsrail, İran'ın bölgesel siyasi ve politik hesaplarını ve gelmekte olan büyük tehlikenin farkındadır. İsrail devletinin bireysel çırpınışları İran'ın bölgesel hedeflerinin önüne geçecek, engel olabilecek boyutlarda olamaz. İsrail'in bölge halkları nezdinde karşılığı pek yoktur ve İsrail lehine Suudi Arabistan liderliğinin son çıkışı İsrail lehine değildir. Çünkü bölge halkları ile bölge iktidarları aynı yöne bakmıyor, aynı siyasi, politik bakış açısına sahip değiller.
İsrail, Amerika, Uluslararası koalisyonun bölge iktidarları ile yürüttükleri kirli hesaplarını bir kenara bırakmak zorundadır. Bütün bu güçler bölge halklarına evrensel temel değerlere ve çoğulcu demokrasiye dayalı değerleri toplumlara kazandırıp kazandırmayacaklarına odaklanmalıdır. Evrensel temel değerler ve çoğulcu demokrasi bu bölgeye yerleşmediği sürece bölgesel egemenlik sadece İran'ın tekçi dinci mezhepçi rejimin ve benzerlerinin olacaktır.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.