Kürt halkının çok büyük sorunları vardır, hem kendi içinde, hem bölgesel ırkçı, sömürgeci devletlerle ve hem de Uluslar arası devletler nezdinde çok büyük sorunlarla karşı karşıyadır. Gerçek olan şu ki Kürt halkı karşı karşıya kaldığı büyük sorunların hiç birinin nedeni değildir.
Bölgesel ırkçı sömürgeci devletler Kürt halkının varlığını ret ediyor, inkar ediyor, imhası için tüm kirli politikaları devreye sokuyor. Dilini yasaklıyor, kültürünü yasaklıyor, giyim ve kuşamını yasaklıyor, parçalar arasında birbiri ile iletişim kurmalarını yasaklıyor.
Kürt halkı tarihisel olarak üzerinde yaşadığı coğrafyası zorla bölünüp parçalanmış, her parçası zorla farklı tekçi rejimlerin ırkçı zihniyetler altında zorla dil ve kültürel soykırıma tabii tutulmuştur. Bu tekçi ırkçı rejimlerin ret, inkar ve imha politikaları, ulusal varlığını imhaya yönelik asimilasyon çok katı bir şekilde uygulanmaktadır.
Kürt halkı, bunca yaşatılan bu olumsuzluklara ilave olarak bölgesel ve uluslar arası güçlerin kendi aralarındaki çıkar politikalarının da kurbanı, mağduru olmaktadır. Kürt halkı üzerinde yaşadığı coğrafyasının her parçası, farklı bölgesel ve uluslar arası güçlerin farklı ve iç içe geçen çıkar mücadelesi arenasına dönmüştür.
Irkçı sömürgeci Irak devleti işgali altındaki güney Kürdistan Bölge Yönetimi yakın tarihte özgür iradesiyle geleceğini katılımcı bir referandum ile oylamıştı. Güney Kürdistan parçası üzerinde Kürt halkının irade oluşturması bölgesel sömürgeci güçleri ürkütmüş ve çıkarcı iç ve dış güçlerle birlikte Kürt halkına karşı tek cephede ortaklaştırmıştı. Bu ortaklaşma sadece çıkarcı iç ve bölgesel ırkçı sömürgeci devletlerle sınırlı kalmamış, İngiliz, Rus ve diğer uluslar arası güçlerin de Kürt coğrafyasındaki zengin petrol ve diğer kaynaklardan pay alması karşılığı ırkçı sömürgeci bölgesel devletlerin aynı cephesinde yerlerini almıştı.
Irkçı sömürgeci Suriye Arap devleti işgali altındaki batı Kürdistan halkı yakın tarihte ırkçı dinci terör örgütlerine karşı kendisi ve insanlık için canını ve malını siper etmişti. Bu fedakarlık uluslar arası güçlerin dikkatlerinden kaçmamış kendi çıkarları için hava güçleri ile destek vermişti. Batı Kürdistan'ın doğu Fırat ve Cizre bölgeleri Amerikan'ın başını çektiği uluslar arası koalisyon güçleri tarafından desteklenmişti, Fırat'ın batısı ise Ruslar ve diğer güçler tarafından destek verilmişti. Güney Kürdistan bölgesinin ardından Kürtlerin tarihsel kadim coğrafyaları batı Kürdistan coğrafyasında da iradeleşmeye başlaması bölgesel ırkçı sömürgeci devletlerin adeta cinnet geçirmesine neden oluyor.
Irkçı sömürgeci bölgesel devletlerin Kürt halkına yönelik bu zaafları uluslar arası güçlerin her zaman merceği altında, yakın gözlemlerinde olmuştur. Rusya yakın zamanda batı Kürdistan coğrafyasındaki sosyal, siyasal ve güvenlik gelişmeleri oldukça kapsamlı ele alıp çıkarları doğrultusunda kullanıyor. Önceleri batı Kürdistan halkının ırkçı sömürgeci Suriye rejimine karşı çıkmaması, Suriye muhalefetine mesafeli uzak durmasını hedeflemişti. Ruslar bu hedeflerini Suriye rejimi ile birlikte tasarlamış, Suriye muhalefetine mesafeli durabilecek belli siyasi ve ideolojik bir grubun batı Kürdistan'da etkinlik kurmasını sağlamıştı. Bu grubun seküler olması, siyasi ve ideolojik olarak bölgesel ırkçı sömürgeci devletlerin bütün şimşeklerini üzerine çekecek olması nedeniyle ileride daha yoğun kullanılabileceğini hesaplamıştı.
Ruslar ve Amerikalılar ileriki süreçlerde böylece Kürt halkı üzerinden neler kazanıp neler kayıp edebileceklerini planlamıştır.
Rusların hesapları oldukça karmaşık olduğu son olaylarda açığa çıkıyor. Amerika Suriye'yi bölüyor diye yoğun propaganlar yaparak bölgesel ülkeleri oyuna ve sahaya çekiyor. Kürt halkının en zayıf halkası olan bölgeyi böylece dört bir yandan saldırı ve savaş alanı olmasını sağlıyor. Saldırı altına alınan bu bölgedeki Kürtlerin bölgesini savunmak üzere savaşacağını ve bu savaşın sonunda anılan bölgenin bütünüyle Suriye rejimine döneceğini hesaplıyor. İkinci hesabı ise Amerika ile Nato üyesi ülke olan Türkiye'yi karşı karşıya getirmeyi planlıyor. Ve bu doğrultuda var olan çelişkileri körüklüyor, ajite ediyor, bölge ülkesi Türkiye'nin iç kamuoyu üzerinde etkili propagandaya girişiyor. Ruslar bu tezini başarırsa Natonun en az bir üyesini ittifaktan koparıp yanına çekmeyi veya bertaraf etmeyi hedefliyor.
Batı Kürdistan'ın Efrin kantonu üzerine Rusların çevirdiği bu dolaplar, planlar şimdilik hesapladığı gibi işliyor. Efrin kanton yönetimi bölgeyi Suriye rejimine teslim etmesi için görüşme ve müzakereler yapıyor, müzakereler sürüyor, son haberlere göre Efrin kanton yönetimi ile Suriye rejimi anlaştığı, ordu güçlerinin kısa sürede bölgeye gireceği bildiriliyor. Böylece Rusya'nın planladığı gibi Suriye rejimi muhaliflere karşı güçlü bir mevzi ve güçlü bir destek kazanıyor. Efrin kantonu savunma güçlerinin Suriye rejim güçleri ile birleşmesi ardından Suriye Muhalif güçlerin saha zemininde tutunma imkanı artık kalmıyor. Rusların planları doğru işlemeye devam ederse yakın gelecekte Azez, Bab, Cerablus ve ardından İdlip muhalif güçlerden tümüyle temizlenmiş olacaktır.
Rusya'nın birçok çevre ile kurduğu bu sinsi oyunda en fazla Suriye rejimi kazanacak ve Suriye silahlı Muhalif güçler ise tarih sahnesinden silinecek gibi görünüyor.
Kürt halkı İŞİD dinci terör örgütüne karşı Efrin ve diğer bölgelerde çok ağır bedeller ödedi ve kimi bölgesel güçlerin şimşeklerini üzerine çekti. Kürtlerin içte, bölgede ve uluslar arasındaki en büyük zaafiyeti siyasi ideolojik olarak terörist örgütler listesindeki bir yapıya ait değerlerin arkasında görünmesi sonucu günümüzde ve gelecekte bölgesel ve Uluslar arası güçlerin saldırısı altında kalmasının gerekçelerini oluşturuyor. Kürt halkının bölgesinde ve uluslar arası güçler nezdinde bu gerekçelerden arınması zorunludur.
Amerika ve koalisyon güçlerin Minbiç, Fırat ve Cizre bölgeleri ile ilgili tutumunu Kürtlerin siyasi ideolojik tutumu belirleyecektir. Kürtlerin doğru, meşru ve evrensel temel değerlere ve çoğulcu demokrasi değerlerine dayalı haklı bir mücadele içinde olması gerekir. Böylesi bir tutum Kürtlere bölgede ve uluslar arasında haklılık ve meşruiyet kazandıracaktır. Amerikan'ın, Avrupa Birliği ülkelerin terörist örgüt ilan ettiği bir yapı sadece Kürt halkının haklı ve meşru taleplerine ve mücadelesine zarar verecektir. Bölgesel ve uluslar arası güçlerin terörist örgütler listesinden çıkmadığı sürece bir yapı Kürt halkının haklı ve meşru taleplerinin arkasına saklanmamalı ve bu değerleri kullanmamalıdır.
Bölgedeki gelişmelere bakıltığında haklı olmanın yetmediği açıkça görülüyor. Değişik çıkarlara dayalı iç, bölgesel ve uluslar arası güçlerin Kürt halkıyla ilgili haklılık yanında meşruluk da aradığı çok açıktır. Kürt halkıyla ilgili siyasi ideolojik süreçler zaman alacağı çok açıktır. Güney Kürdistan bölgesi süreçleri meşruiyet ve kurumsallaşma yönünde ilerletiyor, uluslar arası ve bölgesel meşruiyet zeminine oldukça sağlam biçimde oturuyor. Batı Kürdistan ise siyasi ideolojik meşruiyet ve bu eksende kurumsallaşma zaafiyetleri terörist yapılarla ilişkilendirilmesi nedeniyle yakıcı bir şekilde yaşıyor. Kürt halkı, bölgesel ve uluslar arası terörist listelerde adı yer alan grupların varlığı ve gereliliğine ihtiyacı yoktur. Bu yapılar bölgesel ve uluslar arası meşruiyet kazanmadığı sürece de Kürt halkının haklı ve meşru davası ile ilişkilenmemeli ve halkın haklı ve meşru taleplerini terörize etmemelidir.
Günümüz koşullarında Kürt halkının bölgesel ve Uluslar arası boyutuyla sağlam ve doğru ilişkileri gösteriyor ki böylesi yapılara ihtiyacı da yoktur. İsmi terörist örgütler listesinde yer alan yapılar Kürt halkıyla anılır ise Amerika ve Avrupa başta olmak üzere uluslar arası ve bölgesel dostlarını, müttefiklerini güç ve zor durumda bırakmaktadır. Kürt halkı coğrafyasında bölgenin en kalabalık, yoğun ve büyük halkıdır. Bölgede olsun uluslar arasında olsun Kürt halkını kazanmak isteyen, dost olmak isteyen güçler çoğunluktadır. Bu süreçleri sekteye uğratacak, zaafiyet oluşturacak tek olgu gayrı meşru yapılarla anılmasıdır.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.