Birçok yazıda, Başkan Woodrow Wilsonla (1856-1924) ilgili olumlu görüşler ifade etmiştim. Başkan Woodrow Wilson 1913-1921 yılları arasında iki dönem başkanlık yapmış. 28. Başkan’dır.
Mustafa K. Erdemol, kaleme aldığı, ‘Adı Silinesice Bir Irkçı (Cumhuriyet, 29.6. 2020) başlıklı yazıda,’ Princeton Üniversitesi, eski ABD başkanlarından Woodrow Wilson’ın, üniversitenin kampuslarından birinde yazılı adının silineceğini açıkladı. Eğer gerçekleşirse, ırkçılık karşıtlarının en büyük başarılarından biri olacak bu’ demektedir.
Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra, 8 Ocak 1918’de, Başkan Woodrow Wilson, uluslararası ilişkilerde, ‘Wilson Prensipleri’ denen, ‘14 Nokta’ olarak ta bilinen prensipleri açıkladı.
14 Nokta’nın 12.si, Osmanlı İmparatorluğu ile ilgilidir. Burada şu söylenmektedir: ‘Osmanlı İmparatorluğu’nun, Türk olan kesimlerinin egemenliği sağlanacak, Türk olmayan milletlere muhtar gelişme imkanı verilecek. Çanakkale Boğazı devamlı olarak bütün milletlerin gemilerine açık olacak ve bu, milletlerarası garanti altına konacak’ (Wilson’un 14 Maddesi, Baskın Oran (ed.) Türk Dış Politikası, Kurtuluş Savaşı’ndan Bugüne, Olgular, Belgeler, Yorumlar Cilt I 1919-1980, İstanbul, İletişim Yayınları, 2001, s. 100)
Başkan Woodrow Wilson’un, Ulusların Kendi Geleceklerini Belirleme Hakkı’na saygı duyduğunu, bu hakkın yaşama geçmesi için çalıştığını, ezilen halkların yanında olduğunu düşünürdüm. Mustafa K. Erdemol, sözü edilen yazısında, genel olarak, Woodrow Wilson’un hakkında, dünyada böyle bir kanaat olduğunu, fakat bu kanaatın çok yanlış olduğunu belirtmektedir. Bu konuyla ilgili olguları, belgeleri de açık bir şekilde ortaya koymaktadır. ’14 Nokta’nın da Lenin’in Barış Bilddirisi’ne karşı yazıldığı ifade edilmekteddir.
Mustafa K. Erdemol, yazısında, 7. Başkan Andrew Jackson’un da (1767-1849) dört dörtlük bir ırkçı olduğuna işaret etmektedir. Andrew Jackson, 1829-1937 yılları arasında iki dönem başkanlık yapmıştır. Siyahiler karşıtı, Ku Klux Klan örgütüne sempatiyle baktığı vurgulanmaktadır.
George Floyd’un katledilmesi, Amerikan toplum yapısında, kültürel ve siyasal ilişkilerde çok büyük değişikliklerin yaşanmasını sağlamıştır. Ahlaki ve siyasal değerlerde büyük sarsıntılar yaşanmaktadır. Amerika toplumunun demokratikleşmesi gerçekleşmektedir. Bu süreçte, demokrat olma durumu bütün boyutlarıyla kendini göstermektedir.
26. Başkan Theodore Roosevelt’in (1858-1919 ) de ırkçı olduğu belirtilmektedir. Theodore Roosevelt, 1901-1909 yılları arasında başkanlık yapmıştır. Bu yüzden, New York’da, Doğa Tarihi Müzesi’nin önündeki heykeli ırkçılık karşıtlarının hedefi durumundadır. Bu yüzden heykelin oradan kaldırılması konusunda karar alınmıştır.
Theodore Roosevelt’in torunlarından IV. Theodore Roosevelt, ‘dünyanın, eşitlik ve adalet gibi insanlık değer ve mirasına uygun olmayan simgelere ihtiyacı olmadığını belirterek bu karara destek verdi’ denilmektedir.
Mustafa K. Erdemol’un yazısı ilişikte, bu yazıya ek olarak konulmuştur.
Ek
, ‘Adı Silinesice Bir Irkçı (Cumhuriyet, 29.6. 2020) ’ Princeton Üniversitesi, eski ABD başkanlarından Woodrow Wilson’ın, üniversitenin kampuslarından birinde yazılı adının silineceğini açıkladı. Eğer gerçekleşirse, ırkçılık karşıtlarının en büyük başarılarından biri olacak bu’
Kimilerinin Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra ABD lehine bir dünya düzeninin nasıl olması gerektiğini içeren, adını da taşıyan Wilson Prensipleri yüzünden pek bir demokrat, ezilmiş halkların dostu sandığı Wilson, kendi zamanında bile aşırı sayılacak ırkçı görüşlere sahipti.
O pek beğenilen “prensipleri” de aslında büyük devrimci Vladimir İlyiç Lenin’in Barış Bildirgesi’ne karşı yazılmıştır. Wilson, 1913’te başkan olduğunda New Jersey valisi idi. Zachary Taylor’dan bu yana başkanlığa seçilen ilk güneyli oluşu önemli, çünkü ırkçılığın çok yaygın olduğu bölgedir güney. Wilson ırkçı olduğunu hiçbir zaman gizlemedi.
Demiryollarında siyah ile beyaz işçilerin ortak kullandığı alanları ayıran, havlu, sabun gibi malzemelerin bile ortak kullanımını yasaklayan bir öneriyi, seçildikten sonraki ilk bakanlar kurulu toplantısında savunmuş, ardından da onaylamıştı. Bu onay, ülkede posta hizmetlerinin de demiryollarının da siyahların kullanımına kapatıldığı anlamına geliyordu.
‘YERLERİ MISIR TARLASI’
Göreve geldiğinde çalışmakta olan 17 siyah danışmanın 15’inin işine son verdi. “Bir siyahın yeri mısır tarlasıdır” sözü meşhurdur. İşe alımlarda elemeyi ilk anda yapabilmek için fotoğraflı başvuru istemeyi akıl eden de budur. Bir siyah, daha başvuru anında geri çevrileceğini bilirdi bu nedenle.
Harvard mezunu gazeteci Monroe Trotter siyah biri olarak siyah hakları mücadelesinde çok önemli bir isimdir. Bir grup siyah arkadaşıyla ayrımcılığı konuşmak için görüşmeye gittiklerinde Wilson’dan duydukları şudur: “Ayrımcılık aşağılayıcı değil, aksine çok da yararlıdır. Siz de bunu saygı duymalısınız.” Trotter, 1934’te evinin balkonundan düşüp öldü. Suikast kokan bir ölüm olarak değerlendirilir hâlâ, eklemiş olayım. Theodor Roosevelt de, William Howard Taft da siyahları kamu görevine atama konusunda çok daha iyiydiler.
Wilson, onların yerleştirdiği eşitlikçi tutumu yerle bir etti. Dış ülkelere yapılacak elçi atamalarında bile ırkçı tutumunu sürdürdü. Özellikle Haiti’ye, Dominik Cumhuriyeti’ne siyah elçiler atamak bir gelenekti. Wilson’la bitmiş bir gelenektir. Siyah karşıtlığı siyasal kimliğinin olduğu kadar, ırkçı düşüncelerinin de bir parçasıydı. Beyaz ırkın üstünlüğünün savunucusu olarak utanç verici bir yaşamı vardı. Başkan olmadan önce de yazdığı yazılarda, yaptığı konuşmalarda ırkçılığını dile getirmekten çekinmezdi. Wilson’un Amerikan Halkının Tarihi adlı kitabını okumuştum üniversite yıllarımda; siyah düşmanı, ırkçı Ku Klux Klan’a ne kadar sempatik baktığını ben de bu rezil kitabı okuyan herkes gibi görmüştüm.
Adını taşıyan prensipleri ABD’ye “dünyaya çekidüzen verme” hakkı tanıyan prensiplerdi. Wilson’a göre ABD’nin görevi dünyaya demokrasi götürmekti. Halkların kendi kaderini tayin anlamına gelecek bir içeriğe de sahip olunca bunu ciddi ciddi halkları sever falan sandı genişçe bir kesim. ABD’nin içine kapanmasını savunup “Biz kendi işimize bakalım” diyen Jacksoncu doktrinden sonra “ABD’yi dünya sahnesine açtı” diye ülkesinde de çok destekleyeni vardı tabii.
Bu arada Jackson’ın “kendi işimize bakalım” tutumu binlerce Kızılderilinin yok edilmesi sonucuna yol açtı. “Jackson iyiymiş, ABD’nin yayılmacılığını engellemiş adam” diye düşünecek olan varsa diye anımsatıyorum. O da berbat bir başkandı. Çok geç kalmış bir karar Wilson adının kazındığı yerlerden silinmesi. Ama yine de mutlu oluyor insan. Princeton, bir ayıba mekân olmaktan kurtuluyor böylelikle.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.