Günü kendi lehime kurtarayım diye ortaya konulan duruşla, bu süreci böyle sürüklersem yarının aktörü ben olurum mantığı-Çalan felaketin en ileri düzeyiyle Kürtlerin kapısını çaldığı apaçık görülüyor. Günümüzle ortaya çıkan tarihsel gelişmeler, gerek Güney Kürdistan’da/ gerekse Rojava dendiği Suriye’de. Tüm belirginsizliklerle Kürt halkının kapısını bam güm çalan karanlık gölgelerin çığlıkları bu vesileyle çoğalıyor. İran’a baktığımızda, tüm bölgeyi karanlıklara boğduracak kara bulutların fitne fesatlıklarıyla karşılaşıyor gözlerimiz. Irak’a yöneldiğimizde ise Kürtlere karşı canavarlaşmak için gün sayan Maliki gibilerin diş gıcırtılarına şahit oluyoruz.
Türkiye gözlemlendiğinde ise binbir amalarla Kürt sorunu geçmiş çağların karanlıklarına göz kırpan Perinceklere armağan ediliyor. Tüm bu olan bitenler Kürtleri etkilediği gibi bir bütün olarak bölgeyi de etkilediğine tanık oluyoruz. Kürt sorunu tarihsel geçmişin tüm kirliliklerine maruz kalan çok ciddi bir sorundur. Dolayısıyla çok ciddi olan bu sorun, Kürtlerin geleceğiyle yol alan bir sorun olmaktan çıkıp tüm bölge ve dünyayı etkileyen bir soruna dönüşüyor.
Kürtlerin kendi iç mantıksal dünyasına göz gezdirildiğinde ise Kürtlerin en gözde yol haritası mantıksızlık olduğu görülüyor. Dolayısıyla Kürt’ün kapısını çalan felaketin en büyüğü kendinin kendi varoluşlarıyla koruma refleksin yerine. Günü geçici kırıntılarla kurtarırım adına, kendini ve Kürtlerin genel değerlerini pazarlama refleksi ön plana çıkıyor! Bir başka Kürt olanın yetmezliğini kendi tahribatlarına örtülü yorgana dönüştüren Kürt’ün hikâyesi ise tamda bir komedi!
Siyaset arenasında siyasi rekabetin olmasına aklı başında olan hiç kimsenin bir diyeceği olmaz. Zira siyasi rekabetin özü ve mantığı, yanlışa karşı doğru olanı hayata geçirmekle anlamlaşır. Ama ne yazık ki Kürtlerin siyasi arenası gözle görülen kendi yanlışının yerine bir başka Kürt’ün yetmezliğine odaklanır. Buna en büyük örnek PKK ve bu camiayla bütünleşen PKK medyasıdır? Örneğin PKK'nin özyönetim adı altında başlattığı hendek hamlesinin ortaya çıkardığı sonuçlarla! Sayın Mesut Barzani'nin referandum kararıyla Güney Kürtler bazında ortaya çıkan sonuçlar arasında dağlar kadar fark var.
PKK ve camiası nitel sonuçları olan kendi yanlışına odaklanacak yerde Güney Kürdistan’da baş gösteren nispi yetmezliği kendi nitel yanlışına örtü yapma yarışına girişiyor. Örneğin yüzün üzerinde yerel iktidar mevzileri buharlaşıyor, onlarca şehirler yerle bir ediliyor, binlerce can yok oluyor. Ve tüm bu olan bitenlere karşı başını kuma gömenler, Güney Kürdistan’da baş gösteren sonuçla başını kumdan çıkarıp ejderha kesilebiliyorlar! Gerçi Ortadoğu’nun genelinde gerekse de Kürdistan coğrafyasında yaşanan siyasal rekabetin mantığı?-Her türlü ahlaksızlığı öngören yalanlarla, dolanlarla, doğruları yanlışlara kurban eden ters orantılı bir rekabet söz konusudur.
Kürtler arası siyasetin rekabet mantığı ise tam anlamıyla gıkını çıkartan hezeyanlar yaşanıyor! Ve ne yazık ki Kerkük sendromuyla ortaya çıkan sonuçlarsa, Kürtler arası siyasi rekabetin nasıl da ahlak normlarını zorladığı ortaya koyuyor. Zira kendi yetmezliğiyle uğraşmak yerine, diğerinin yetmezliğini, kendi yetmezliğine örtü yapan ucube bir mantık devrededir.
Güney Kürdistan’da yaşanan ve yaşanmış süreçle ortaya çıkan yaşanmışlıklar elbette ki hoş değil. Ama görülüyor ki, gerek küresel mantığın, gerekse yöresel mantığın parametreleri bir an önce yaşanmış kayıpları şöyle ya da böyle telafi edilişine göz kırpıyor. Peki, Kuzey Kürdistan denilen coğrafyada baş gösteren felaketin geri dönüşüne göz kırpan bir gelişme var mı? Olan bitenleri bir başka başkalıklarla örtmekten başka hiç ama hiç umut verici bir veriye rastlanmıyor maalesef.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.