Sayın Abdullah Öcalan’la yapılan görüşmenin perde arkası aralandıkça görüşmenin anahtar sözcükleri de ortaya çıkıyor. Abdullah Öcalan’ın söylemlerine kimin hangi pencereden bakmak istediğine göre sonuç çıkartılacaktır. Dolayısıyla herkes bakmak istediği pencereye göre bir sonuç çıkartmıştır. Örneğin bana göre, bu görüşmenin iki anahtar sözcüğü var ve bu iki anahtar sözcüğün şifreleri çok acık.
Sayın Abdullah Öcalan, kardeşinin gözünün içine bakarak, Mehmet Tunç’u neden kurtarmadınız derken ne demek istediğinin arkasını deşmeye gerek var mı? Ya da kayyumların atandığı Belediyelerin önü neden on binlerce insan yığılmıyor demesi çok mu gizemli? Özyönetim gerekli ve evrensel bir haktır demesinin hemen arkasında sıralanan amaları çok mu anlaşılmaz? Kim bilir belki de şöyle bir soruyla, kim kazandı bu savaşı diye de sormuştur.
Peki, bu savaşı Türk devleti kendi güvenlik güçlerini beton blokların arkasına mahkûm edilmişliğiyle mi kazanmış? Yoksa birçok değerleriyle alt üst edilen Kürt yerleşim alanların çıkardığı sonuçlarla Kürtler mi kazandı? Hangi devlet bana aittir dediği yerleşim alanları yerle bir ederek savaşı ben kazandım der! Ya da hangi Kürt hareketi yüzde yüz destek gördüğü şehirlerin yerle bir edilmesiyle ben kazandım havasına girer.
Ve mutlaka kendi sorduğu sorunun cevabını da kendisi mırıldanarak şöyle demiştir. Hayır hayır hiç kimse bu savaşı kazanmadı, ama tam aksine herkes bu savaştan dolayı kaybetti! Kim neye göre bu savaşın galibi benim derki. Galip yok ortada, ama mağlup olan halk apaçık ortada ağlıyor dememiş mi sizce? Bugün yarın gelgitleriyle kâbusa dönüşmüş Kürt sorunu ve buna paralel gelişen olumsuz gidişatın sonuçları! Değil sadece Kürt halkını, bu coğrafyada yaşayan tüm halkların geleceği gasp ediyor.
Dolayısıyla Sayın Abdullah Öcalan, başıboş geliş gidişlerin bir işe yaramayacağını biraz daha anlamış gözüküyor. Buna benzer gerekçelerle olsa gerek. Öcalan’ın düşünsel dünyası yeni yeniliklerle yarın öbür gün ortaya çıkacağından kimseni kuşkusu olmasın. Yeni projelerimiz var derken ortaya çıkan sonuçlardan kendine göre sonuç çıkardığı bellidir. Umarız ve dileriz ki, tarihsel sürecin ortaya çıkardığı sürecin sonuç mayasında. Kürdistan ve Türkiye’de konjonktürel realiteleri mantıksal süzgeçten geçirecek aklıselim siyasetçilerle mayalanır.
Zira yüzyıl öncesine özgün olurlara takılı kalan siyasetçiler ortaya çıkan konjonktürel değişimlerin yabancısıdır? Yabancısı olduğundan dolayı da, yeni değişimlerle ortaya çıkan ilişki ve değişim süreçleri hep inkâr ve görmemezlikten gelirler. Dünün emeğiyle bugüne taşınan yeni realitelerle inkârlaşmak Kürt halkının özgürleşmesine katkı sağlanmaz. Velhasılıkelam Kürtlerin demokratik siyaset arenası devrim nitelikli bir değişime yönelmelidir.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.