Ortaçağ\'dan kalma çıkarcı zihniyeti taşıyan ve toplumu din ile korkutup egemen olan sömürücü sınıfın egemenliği altında geri kalan geniş İslam coğrafyasında ulus-devlet dönemimin bitmesinin hayali bile güzel ama gerçekler nasıl?
Farz edelim, ulusal çıkarlara dayalı çatışma ve çelişkiler aşınmış, A’dan Z\'ye kadar tüm evrensel değerler hayat bulmuş, tüm toplumsal ve evrensel değerler özgünlükleriyle güle oynaya dansa kalkmış, mezhepsel çatışma ve çelişkiler yok olmuş, Fars-Türk-Kürtü-Arab-Süryani-Ermeni... velhasıl ne kadar halk ve topluluklar varsa kol kola girmişse, \"ben sen\" çekişmesiyle ile baş gösteren ötekileştirme duygusu toplumdan silinip atılmışa elbette ulus-devlete gereksinim olmaz!
Lafı evirip çevirmeden söylemek gerekiyorsa söylenecek tek bir cümle var; \"ulus devlet devri kapanmıştır\" belirleme aklıselim realitenin tüm verileriyle ters düşüyor. Kaldı ki, Kürtler bağlamında ulus devlet devrinin kapanıp kapanmadığını görmek için ise, Ortadoğu denilen geniş bölgenin sosyal ve siyasal kültürel gelişimin çıtasına bakmak lazım.
Ulus devlet devri kapanmıştır belirlemesi, ne sosyoloji bilimiyle ne Ortadoğu gerçekleriyle ne de Kürt halkının içinde bulunduğu konumla uyuşur tarafı vardır! Özellikle 2016 sürecinde dahi, Sünnî eksenli Arabistan Uleması ile, Şia eksenli Ayetullah\'lar arasında Mezhepsel savaşlar devam ederken böyle bir iddiada bulunma ihtiyacı nereden hasıl oldu!! Diğer yönüyle de, Ortadoğu\'ya sefere çıkmış uluslararası tüm aktörlerin üçüncü paylaşım savaşının startını verirken!
Varlığı bile inkar edilen bir halkın temsilcisi durumunda olan Kürtlerin dilinde, hala \"Ulus devlet hatıratlarda kaldı\" şarkısını seslendirmek Kürtler acısında bir talihsizlik olsa gerek, hem de içinde hüsnüniyet barındırmayan çok acı talihsizlik!
PKK kurucusu ve önderi Sayın Öcalan\'ın, bahsi geçen bu iddiayı ortaya attığında, Ulus devlet dönemi bitmiş yerine, \"ulus devlet dönemi bitmeli\" şeklinde ifade etmiş olsaydı, hiç tereddüt etmeden, bahsi geçen söylemi Sayın Abdullah Öcalan\'ın iyi niyetine bağlar, işin içinden çıkardık.
Kürt ulusunun bölgedeki konumu, uluslar arası dayanaklı devletleşme imkanları bir insani ve vicdani zorunluluk olduğu koşullarda evrensel hak olarak devletleşmeyi ret etmek Kürt ulusunun çıkarına uygun değildir diye düşünmek her Kürt bireyinin en yurtsever görevi olmalıdır..
Her ne kadar cehenneme giden yolun iyi niyet taşlarıyla döşenmiştir denilmişse de, arzularla şekillenen olgulara karşı olan saygımızın bir gereği olarak, Sayın Abdullah Öcalan\'ın arzusuna \"eyvallah\" denmeyecek konumda olmak mümkün olmazdı.
Öz yönetim, özerklik, federasyon, federatif, bağımsızlık gibi kavramların tümü, evrensel hakkaniyetin tanıdığı ulusların kendi kaderini tayin hakkının olmazsa olmaz mayasıdır. Bu bağlamda hareket edildiğinde, her seçenek Kürt halkı için bir alternatif hakkını doğuruyor. Bahsi edilen seçeneklerden her hangi birisinin, hangi koşul ve ortamda daha uygun olabileceği ise, koşul ve ortamın yarattığı ulusal ve uluslararası konjonktürel gelişmelere göre şekillenir.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.