Siyaset, geçmiş ile yaşanmış yetersizliklerden ders çıkartıp geleceğin altyapısını doğrularla desenleştiren bir sanattır. Dolayısıyla Kürt halkının önüne gelecek yeni bir genel seçimin önemi, Kürt halkını kendi varlığını şu ya da bu şekliyle yarınlara taşıyacak verilere göz kırpıyor. Bin bir bedel ödeyerek bugüne taşınan Kürtlerin hak arama mücadelesi, günü birlik çıkarlara heba edilecek şansına bu nedenle sahip değildir. Geleceğe yürüyoruz şiarıyla yola çıkan Kürt siyasetinin, teorik karmaşadan arındırılıp doğru pratiğin realitesine sarılmaktan başka bir şansı da yoktur.
Zira teorik tespitlerle pratik gidişatın zıtlaştığı bir coğrafyada yaşandığı unutulmamalı. Çünkü Kürt halkının geleceğini, kendi çıkarlarına göre dizayn eden siyasetin en kirli ayağı ne yazık ki, Kürt halkının etrafını sarmalayan bir coğrafya da söz konusudur! Kaldı ki, şu ülkenin bu gücün kuşatmasıyla yara bere içinde bırakılan Kürt halkının varlığından bahsediyoruz! Dolayısıyla Türkiye’de gün geçtikçe gündemden düşmeyen genel secim havası, bu nedenle Kürtler için çok ciddi anlamda önem kazanıyor.
Kürt siyaseti başını kuma gömerek kendi yetmezlikleriyle of puflarla geçirdiği bir süreci geleceğe emanet ederek mi yola devam edecek, yoksa kendi yetmezlikleriyle buluşup yepyeni bir mantıksal yapılanmayla yeni bir heyecan mı yaratacak? Açık ve net söylemek gerekirse, Kürt halkı kendi siyasal öncülerinden silbaştan bir mantıkla geleceğe göz kırpan bir yenileşmeyle yol almak için, kendi doğrusuna el avuç açtığından kimsenin şüphesi olmasın. Zira Kürt halkı, mevcut siyasetin kendi yetmezliklerine bin bir bahane sıralayarak, yanlış olanı doğru olana örtü yapmaktan bıkmış durumdadır.
Zira geleceğe kendi aksaklıklarıyla yürüyoruz demekle ne yazık ki yürünmüyor, oysa geleceğe yürümenin adabı, usulü ve üslubu vardır. Hiçbir siyasetin özünde geçmişle yaşanmışlıkların fotoğrafını önüne koymadan geleceğin fotoğrafını görme şansına sahip olmaz…Dolayısıyla olayın neresinden bakılırsa bakılsın, Kürt halkının önüne gelecek bu genel seçim süreci, Kürt halkının geleceği bakımından -ya hero ya mero- gibi bir sürece işaret ediyor. Değişik gerekçe ve bahanelerle Kürt halkının geleceği, Devletin kuşatması altında olduğu doğrudur! Ama ne yazık ki, bu kuşatma tek boyutlu değildir, zira bu kuşatmanın bir başka boyutu Kürt siyasetinin yetmezliğin mantıksal kokusu da vardır. Dolayısıyla, Devletin kuşatma çemberinin bahanesini Kürt siyasetinin çıkmazına örtü yapmakla yetinmek yeterli değildir.
Dolayısıyla ister somut, ister soyut veriler olsun, özellikle HDP’nin bu genel seçimde göstereceği duruş çok önemlidir. Alışagelmiş ezbere dayanan içi boşalmış ideolojik gerekçelere mi yoksa kendisine gönül veren Kürt seçmenin arzu ve özlemlerine mi öncelik vereceği ortaya çıkacak. Zira her ne kadar HDP'nin güçlenmesinde demokratik bileşenlerin emeği varsa da bu güçlenmenin en katmerli mayası Kürt seçmenin olduğu unutulmamalıdır. Dolayısıyla HDP’nin, Türk solunun ütopyadan ibaret olan düşünce dünyasına göre mi, yoksa Kürt halkının halk olmasından kaynaklı hakkaniyetine göre mi tavır alması önem kazanıyor.
Açık ve net söylemek gerekirse, Kürt seçmeni HDP’nin cebinde duran keklik olmaktan çıkmıştır. Kürt seçmenine yatırım yapmayıp, Kürt fobisi hastalığına yakalanmış Türk sol eksenine yatırım yapan mantığı HDP’yi hiç hiçbir yere taşımaz. Taşımaz, zira Kürt seçmeni birkaç yılda ödemiş olduğu faturaların karşılıksız çeklere dönüşmesinden çok rahatsız ve bezgin. Dolayısıyla HDP'nin en ufak bir yanlışıyla, Kürt seçmenden eksen kaymasına yol açacağı unutulmamalıdır. Zira hakka hukuka dayalı Kürtlerin kendi mecrasındaki hassasiyetleri, şovenizmin bataklığıyla beslenen Türk solunun ya da başka eksenlerin hassasiyetlerine kurban etmekle olmaz.
HÜSEYİN AKINCİ
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.