Bugünle atanan kayyumlar çok su kaldıracak gibi sırıtıyor, dolayısıyla gelir götürüsünün oransal hacmi de büyük olacağı muhakkak. Açık ve net söylemek gerekirse bu karar birilerin kısa vadeli çıkarlarını, uzun vadede bir başkasının muazzam çıkarına dönüşeceği her haliyle sırıtıyor?
Bu kayyum kararın arkasına sığdırılan terör bağlantıları öne sürerek alınması, aklı başında olan hiçbir insanı ikna edecek gibi görünmüyor. Daha seçimlerin üzerinde aylar geçmeden alınan bu kararın anlam kokusunda, “Rojava Sorunu” bağlantısıyla birlikte Kürt halkının meşru siyasetten umudunu kesmesi istendiği kokusu yayılıyor gibi.
Hendek yanlışı bir başkasının ekmeğine yağ sürüp o kesimin yanlışını nasıl da doğruya çevirdiğini hep birlikte tanık olmadık mı? Daha önceki kayyum kararın gerekçesinde cılız ve nispi de olsa toplumu dizayn edecek gerekçeler vardı. Dolayısıyla o gerekçeler üzerinden hareketle haklılık manevraların önü açık kalıyordu hep. Peki bugünle alınan kayyum kararının elle tutulur gerekçesi nedir? Gerekçesi geçmişle kalan gerekçeleri güncelleştirmekten ötesi çok ciddi bir başka gerekçe görünmüyor! Geçmişle birikip yaşanan yanlışlıklar, Kürt siyaset arenasına karşı Kürt halkının bir tepkisi vardı, evet.
Ve bu tepki devletin tasarruf ataklarına karşı düşünsel bağlamında bir bocalamayı haklı olarak yaşata biliyordu. Şimdiki kayyum kararı ile ilgili toplumun psikolojik dehlizlerinden ise çok ciddi bir mağduriyet psikolojisine yol açacağını söylemek mümkün. Velhasılıkelam görünen görüngede, devlet kısa vadeli çıkar elde etmesi bağlamında bir adım öne geçmiş olabilir. Oysa bu kayyum kararı geleceği muhtemel genel bir çıkarı nasıl da geçici ve özelikle öznesiz bir çıkara heba edildiğine hep birlikte tanık olacağız!
Öznesiz ve özellikle anlaşılması güç ataklarla Kürt toplumuna mağduriyet duygusunu göz göre göre yaşatma cabaları, bin yılarca “kardeşiz edebiyatının” ne kadar içi boş olduğu duygusunu biraz daha yeşermesine sebep olacağından kimsenin şüphesi olmasın! Ortadoğu’da çıkar savaşının en acımasızlığı yaşadığı bir dönemde, Kürt toplumuyla Türk toplumu arasındaki kopuş makasın açılmasına çaba sarf etmek özelikle devlet acısında akıl kârı değildir. Devlet mantığın tüm boyutlarını korkutucu Kürt fobisine kilitletme faturası, Kürt toplumun kayıplarından kat be kat daha çok Devletin Kürt sorunu karşısında tümüyle işlevsizliğin kapısını iyice aralama riski doğuracaktır.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.