Sanal âlemde paylaşılan videolu bir görüntü, öncelikle insanım özeldeyse Kürdüm diyen insanoğlunu derinlemesine düşündürdüğü ve o kadarda üzdüğü muhakkaktır. Bir iki Alman kadınla birlikte iki Kürt kadın, Alman parlamentosu diye düşünülen Almanya meclisinde bir protesto eyleminde bulunuyorlar. Protestonun amacı özünde Güney Kürdistan’a özeldeyse KDP ye gönderilen silah sevkiyatın durdurulması içindir. Ne gariptir ki bu bahsi edilen eylemin amacı Peşmergelerin Yezidi Kürtlere yaptığı ihanet saçmalığıdır. Şimdi esas sorulması gereken soru şu: Böylesi bir eyleme girişenlerin olağan bir tesadüfle bir kafeteryada tanışıp ve bu bahsi geçen eylem kararını mı almışlar?
Zerre kadar vicdan sahibi olan ya da zırnık kadar aklıselime sahip insanoğlunun böylesi amaçlarla kirli bir eylemin kendiliğinden ya da arkalarında hiçbir güç yoktur deme şansına sahip değildir. Onun için bir daha diyoruz ve özelikle ısrar ediyoruz ki, Kürt hakkaniyetleriyle zerre kadar yüreği yanan bir Kürdün ya da düşünsellikleriyle zırnığın ölçeğinde bir katkı sağlamayı amaçlayan Kürtler böylesi tarihsel bir süreçte grup, parti ya da şahıs çıkarlarına odaklama ihanetin protokol sözleşmesinin altına imzalarını atmasınlar.
Velhasıl kelam her partinin kendi yetmezlik ve yeterlilikleriyle, yani KDP de PKK de ve diğer Kürt partilerin hepsi Kürt halkının değerleridir. Dolayısıyla bahsi geçen Partilerin kurucuları dahi Kürt halkının değerleri arasında yer alan bu değerleri kendi çıkar egolarına kurban edilmesine müsaade edilmemelidir. Gerilla ile Peşmerge güçler arasında sinsi ve çok kirli bir düşünsellikle ayrışmaya, çatıştırmaya çalışanların ihaneti, İhaneti doğurgan Annesinin bile pes bu kadarına dedirteceği unutulmamalıdır. Bundan dolayı ve dolayısıyla daha dün söylediklerimizi bugün bir daha söylemekte yarar görüyoruz.
Kürt halkının var oluşuyla ortaya çıkan hak ve hakkaniyetlerinin üzerine çökmüş en ağır çöküş Kürt siyasal hareketlerin partisel bazdaki çıkarcı ağırlığın olduğunu unutmamak lazım. Düşününüz ki IŞİD denilen bir veba Kürt halkının tüm varoluşunun üzerine çağımızın en ağır vebası bir vahşetle yağarken dahi Kürdistan’ı ve Kürt halkını bahsi geçen bu vahşetten korumayı gerektirecek tüm verileri harekete geçirilmesi gerekirken ne yazıktır ki birbirimizden kendimizi nasıl koruyacağız gibi bir medya savaşına hep birlikte şahit olduk.
Dolayısıyla dış güçlerin baskısı, inkârcılığı ve anti demokratik uygulamalarına karşı yürütülen mücadelenin bir yarısını kendi kendimizin önüne koyduğumuz, “biz daha gücluyüz ve biz doğruyuzdur” mantığı mazlum bir halkın hakkaniyet karelerini nasıl da tepelediğini az çok biliniyor ve biliyorüz. Dolayısıyla kendi gerçekliğimizle kendi partisel çıkarlara uyarlanan korku dağların, gelişen ve değişen günümüz itibariyle zarar verici boyutları Kürt halkının başına bela olan IŞİD denilen karanlık vahşetiyle daha da belirginleşti.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.