Tarihsel dayatmalara karşın kendini yenilemeyenlerin çağın her türlü gelişmelerinin gerisine düşecekleri kaçınılmazdır. Çağımızın dayattığı ortam ve koşullara karşı bir buçuk asırla geride bıraktığımız argümanlarla direnmek ise, her türlü hak mahrumiyeti yaşayan Kürt halkının özlem ve arzularına yabancıdır. Dolayısıyla Çağın dayattığı yeni gelişmelere göre yenilenmeyen Kürt hareketi olmasa olmazı olmaya artık yönelmelidir. Aksi takdirde IŞİD gibi barbarların yada Maliki gibi yeni yetişmelerin ağzı kan kokan düşmanların, Kürt halkının özlemlerine yönelik şok edici yönelimleri devam edecektir. Dolayısıyla Kürt halkının ulusal demokratik taleplerinin öncülüğünü yapanların cağımızın değişim esprisine göre kendilerini uyarlamalıdır.Çağın değişim seviyesinin bir buçuk asır öncesinde kalan ezberlerle devam demenin anlamı yeniden şekillenen Ortadoğu\'da eskimişlerin hurdalığında kalmak istiyorum demektir?.
Mazlum Kürt halkının ağır bedeller ödeyerek elde edilen birikimlerin tepesine öncü rol oynayan Kürt siyasi öncüler için de son bir fırsat gibidir.
Zira tarihsel gelişmelerin yarattığı atmosferde yarınlara taşınacak kazanımlarla giriş yapamayan öncülerin akıbeti hangi ağlama duvarların dibinde mezarlarının kazılacağı tahmin etmek zor değildir. Şimdi hangi Kürt yada Kürt önderi kalkıp ta Kobani yada Şengal arasındaki önem saçmalığının bataklığına kendini yatıracaktır. Dün Güney Kürdistan\'da IŞİD vahşetine karşı milliyetçi Kürd\'ün beyni ve ulusal yüreği bahsi gecen barbarlığa karşı her ne kadar şahlanmışsa IŞİD çetelerine karşı Kobani direnişini de desteklemek her Kürt\'ün, her devrimci demokratın, her insanlıktan nasibini alan her kesin görevi değil mi? Kürtler parti çıkarlarını ve o çok lanetli \"ben\" politikasının kavgasını böylesi bir süreçte bir kenara atmayacaklarsa ne zaman atacaklardır?
Benle güneş doğmalı ve benle batmalıdır gibi çok sapık bir düşünsellikle Kürt halkının ulusal demokratik mücadelesinde söz sahibi olmak istemenin bedeli çok ağır gelmeye başlamadı mı sizce?. Bu saçmalıkla ortaya çıkan ikiyüzlü politikalar Kürt halkını canından bezdirmedi mi sanıyorsunuz? Gerek güney Kürdistan\'da gerekse de Rojava\'daki gelişmelere karşı Kuzey Kürdistan\'ın legal alanında görsel boy gösterisinin dışında, bahsı edilen bu siyasal erk yada Türkiye adı altında kurulan o meşhur HDP\'nin bir kaç kamyon yardım yada bir kaç hamasi sözler dışında yapabildiği her hangi bir şeylerine şahit oldunuz mu? Ne yazıktır ki şahit olunan tek şey, kanla-göz yaşıyla-viran ve talanla-katliam ve soykırımlar sonucu yeşeren Kürtlerin milli duygularını ayıplayacak bir kaç sözcülerinin sapık açıklamaları oluyor.
Şimdi Kobani\'de halkımızın üzerine yağdırılan vahşete karşı, Güney Kürdistan siyasi ve siyasal erklerin yapması gerekenlere gelirsek, Kobani\'de IŞİD saldırısıyla bahsi edilen gelişmelere karşın, hiç ama hiç bir yetkilinin yada hiç bir siyasal kuvvetin hiç bir LAMIN VE CİMİN arkasına sığınmadan en direk bir özveriyle yardım elini uzatmalıdır. Velhasılıkelam Güney Kürdistan\'da ulusalcı postuna bürünmek ama Kobani\'de ise amalarla ortaya konulacak lamların cimlerin arkasına sığınmak olmaz. Kaldı ki açık ve net söylemek gerekirse böylesi bir durumun ortaya çıkması halinde.Ulusal duruşuyla Kürt halkının kalbinde büyük bir yer edinen Sayin Mesut Barzani\'nin tarihe karşı ortaya koyacak duruşu da bu bağlamda belirleyici olacaktır.
Kürt halkının özgürleşmemesinin altındaki nedenler elbetteki çok boyutlu boyutları vardır. Ve ne acıdır ki bahsi edilecek nedenlerden birisi de yarım asır gibi bir zamanlama kesitinin her aşamasında lanetlik ‘ben’ politikasına sarılan Kürt siyasal öncülerinin biyografilerinde saklı olduğunu da çok ama çok iyi biliniyor. Böylesi bir sorunun günahı, Kürt coğrafyasında yetişen dört kuşağın imtiyazla ödüllendirilen öncülüğünü yapan siyasal öncülerinin omuzlarına mı yüklenmeli, yoksa bu çetin Kürt coğrafyasında bin bir bedel ödeyerek yetişen cefakâr kuşakların omuzlarına mı yüklenmeli?
Gerçi her kimin omzuna yüklersek yükleyelim, Kürt halkını bu ayıptan muaf tutmaya kalkışmak mümkün olamıyor maalesef. Kürt halkının ulusal demokratik mücadelesinde yaşanan hassas süreçlerle birlikte, Orta Doğu’daki gelişmelere paralel olan tarihsel fırsatlar, Kürt halkının ayak altını her ne kadar gıdıklıyorsa da ayağın altına kadar gelen bu tarihsel fırsatların hangi demokratik deneyimlerle yola koyacağımız konusunda iyimser olamıyorum her nedense. Demokratik söylemlerin üzerinden anti demokratik duygularla şekillenen diktatoryal ruh halimizi adeta çağrışımlarda bulunan binaların yükseltilmesine önayak olmanın ayıbı her kime ait olursa olsun, özü itibariyle işlenen bu ayıba hepimizin bir şekilde katkı sunduğumuz muhakkaktır.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.