Ortadoğu’da acılarla devam eden savaşın ortaya çıkardığı sonuçlara ait madalyonun bir diğer yüzü de vardır. Madalyonun diğer yüzüne bakıldığında, Kürt halkının siyasal öncülerini sarmalayan çok ciddi sorumluluklar görülmektedir.
Yaşanan savaş sadece Kürtler açısından değil, tüm insanlığı etkileyecek boyutları vardır. Fakat yaşananlar her ne kadar acı olsa da, savaşın diğer yüzüyle Kürtlerin buluşması gerekiyor.
Savaş acılarla dolu olmasına doludur ama Kürtlerin yapması gerekenleriyle de dopdoludur. Her savaşta olduğu gibi, Ortadoğu savaşının da kendi içinde barındırdığı bir başka gerçek vardır. Yaşanan acılardan ders çıkartmak varken gözyaşlarının akıntısı bir işe yaramıyor.
Kürtler için önemli olan ise, uluslararası reel konjonktürel gelişmeleri algılayabilecek düşünsel verileri hayata geçirmektir. Yani sözün kısası tüm acılara rağmen, savaşın acılarını Kürt halkının evrensel özgürlüklere taşıma şansı dünden daha çok fazla olduğu halde, bahsi edilen şansın kullanıp kullanılmaması ise, Kürt siyasi aktörlerin tasarrufundadır.
Ve hiç kuşku yok ki, Kürtlerin önüne çıkan fırsatların eksi ya da artı tüm gelgitlerin faturası elbette ki, Kürt halkının siyasal öncülüğünü yapan Kürt siyasi abilerimize çıkacaktır. Çıkacaktır çünkü kendi yetmezliklerine günah keçisi yaratma devri kapanmıştır. Her yetmezliğin faturasını kendi dışındaki etkenlere mal etmeye çalışıp kendi yanlışının doğrulama lüksü de kalmamıştır.
Tarihsel gelişmelerin gidişatı, her ne kadar Kürt halkına acılar yaşatıyorsa da, diğer bir yönüyle de Kürt halkının özgürlüğünü de işaret ediyor. Dolayısıyla uluslararası savaş alanına dönüşen Ortadoğu’daki konjonktürel gelişmeler, Kürtlerin tarihsel geçmişine hiç bir döneminde, Kürt halkına bu düzeyde sunduğu şansı sunmamış. Bu perspektifle yola çıkıldığında Kürt önderlerine düşen tarihsel sorumluluk kendiliğinden görülecektir. Yani demek oluyor ki, kendi özgürlüğüne gülümseyen olumlu gidişatı ters orantılı hesaplarla çarçur edilme lüksü yoktur. Ulusal demokratik hakkaniyetler düzeyinde mücadeleye odaklanan Kürt güçleri, aynı paralellikte ulusal düzeyde bir yol haritasına da sahip olmaları gerekiyor. Bu nedenle her ne pahasına olursa olsun bu bağlamdaki yol haritası temize çekilmelidir. Sadece kendi ideolojik argümanlarına ya da partisel çıkarlarının dünyasına hapsedenlerle bir yere varılmayacağının görme zamanıdır. Ortadoğu’nun göbeğinde, acılarla resimleşen paylaşım savaşının tabloları duvarlara çivilerken, Kürt halkının önderleri, ulusal demokratik kulvarının mücadelesinde, ulusal birlik temelinde tarihsel silkelenmeyi gerçekleştirmek zorundadır.
Aksi takdirde, Kürt halkının varoluşuna düşman güçlerin sahnelediği oyunun oyuncusu olmaya devam edilecektir. Dolayısıyla, özgürlüğüne koşan Kürt halkı, şu ya da bu çekişmeye kurban edilmekten kurtulamayacaktır.
Zira günümüz koşullarıyla ortaya çıkan gelişmeler, sadece tek bir boyutuyla değil, birden çok nedenlerle Kürt halkının siyasi öncülerinin kulaklarını çınlatmaktadır. Çınlatılan en öncelikli öncelik ise, hayal edilen güzellikleri bir tarafa bırakıp, Ortadoğu’nun gerçekleriyle düşünsel varoluşlarını biran önce buluşturup tanıştırma arenasına indirmeye çalışılmalıdır. Belki bugün için çözüm olmasa da, mutlaka yarını şekillendirecek kalıcılıklara damgasını vurmuş olur.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.