İnsanoğlu denilen canlı türün canlılar âleminin en vahşisi, bir başka yönüyle de en zekisi denilen insan turunun yaşamsal hikâyesi tarihin ta kendisidir. Bahsi edilen bu canlılar âlemine mensup Kürtler, yerleşik yaşama adım atığından beri Kendine yurt edilen ana yurdunda Kürdo Köyü’nü kurmuş. Yıllar yılları kovalarken Kürdo Köyü’nün yanı başında bir Türko Köyü kurulmuş. Kürtlerin dostluk ve komşuluk öngörüsüne göre komşular kardeş bilinirmiş ve hiçbir yardımdan kaçmazlarmış. Bu kültürel öngörüsüyle yaşam normlarını belirleyen Kürdo köylüleri, komşusu olmuş Türko köylülerini kardeş bilmiş. Ne kadar imkân ve olanakları olmuşsa kardeş bildikleri Türko köylülerine yapmışlar. Kardeş insan türüyüz kardeşliğin adına, Türko köylülerin başı ağrıdığında Kürdo köylüleri hemen yardıma koşarlarmış. Ama ne gariptir ki talana, işgale, soyguna alışmış Türko köylüleri bir türlü rahat durmuyorlarmış. Ama buna rağmen, Kürdo köylüleri ne var ne yok, kardeş bildikeri, Türko köylülerin hizmetine adamışlar.
Gel zaman git zaman, yarın senin öbür gün benim derken, kardeş bilinen Türko köylülerine özgü özgünlükler birer birer ortaya çıkmaya başlamış. Türko köylülerin özüne özgü bu karaktersel özellik, günler geçtikçe Kürdo köylülerine karşı acayip bir düşmanlık duygusuna dönüşmüş. Türko köylülerindeki bu özellik, zaman ve tarihsel kesitlerle Kürdo Köyü’nün başına bela olmaya başlamış. Bu duruma şaşıran Kürdo Köyü’nün köy heyeti, Türko köylülerinde ortaya çıkan bu acayipliği anlamak için toplanmış. Şöyledir yok böyledir tartışmaların sonucunda, Türko köylülerin sergilediği tutum ve davranışları çözecek bilginlerin bilgilerine başvurma kararı almışlar. Kürdo Köyü’nün köy heyeti, insan erdemleriyle erdemleşen, erdemin okulunda doktora yapan bilginlere çağrıda bulunmuş; çağrının içeriği, sadece biz Kürdo köylüleri için değil tüm insanlık âlemi adına gelin buna bir çözüm bulun denilmiş!
Kürdo Köyü’n köy heyeti yaptığı bu çağrıdan sonra, erdemin bilginleri Türko köylülerinin özeliklerini yerinde görmek ve incelemek için Türko Köyü’ne gelmişler. Türko Köyü’ne varan erdemin bilginleri Türko köylülerin ilk özelliğiyle hemen tanışmışlar. Zira bire bir görüşülen hemen hemen herkes şaşıymış, şaşı olmalarından dolayı da her şeye eksik ve şaşı bakıyorlarmış. Durumun çok vahim olduğunu gören erdemin bilginleri bütün ana Türko köylülerin gözlerini muayene etmeye karar kılmışlar. Erdemin bilginleri yaptıkları muayenede görmüşler ki Türko köylülerinin mevcut normlara sahip insanlarından farklı kılan bir başka göz perdesi varmış. Bahsi edilen perdenin sebebiyse, Türko köylülerin genetik yapılarından süzülerek oluşan bir perdeymiş. Çok ciddi sonuçlara her zaman müsait olan bu perdenin varoluşu bilginler heyetini hayrete düşürmüştür.Hayrete düşmelerinin sebebiyse, bahsi edilen göz perdenin, her şeyi tersinden gösterme özelliğine sahip olmasındanmış. Bilginler heyetinin tüm çabalarına rağmen, siyahın beyaz, beyazın da siyah göründüğü sonucunu değiştirememişler.
Erdemin bilginleri bir daha toplanıp birbiriyle istişareye geçerek: \"Biz Türko Köyü’nün özelliklerini gördük ve tespit ettik, ama bizim görevimiz burada bitmemeli ve acilen buna bir çözüm bulmalıyız” diye kararlaştırmışlar. Yapılan tüm uğraş ve istişare tartışmalarında “bir çözüm olabilir\" diyerek beyazı siyah, siyahı da beyaz gören perdenin üzerine, erdemli dünya insanına mahsus bir göz perdesini geçirmeye karar vermişler... Türko köylülerine uygulanan bu yöntemin sonucunu görmek için sargılı gözleri açıvermişler. Sargıların açılmış, bu sefer de açılan gözler hiçbir şeyi görmüyormuş. Hiçbir şeyi görmemeye başlayan Türko köylüleri bu sefer de önüne çıkan her şeye çarparak daha çok tehlikeli olmaya başlamış.
Erdemin bilginler heyeti tekrar toplanıp ve nasıl bir çare bulabiliriz, diye olağan bir şekilde kafa yormaya başlamış. Erdemin bilginler heyeti, çok büyük bir çabanın içine girmesine rağmen bir türlü Türko köylülerin insanlık adına ortaya çıkaracağı vahametine çözüm bulamamış. Oradan uğraş buradan uğraş derken, eskiye dönüştürmeme kanaati ağırlık kazanmış. Kürdo Köyü’nün çağrısına cevaben raporunu hazırlayan bilginler heyetı Türko Köyü’nün sorunu genetik olduğundan dolayı her ne kadar sonuç alıcı bir sonuca varılmamışsa da “hiç görmemek, şaşı görmekten, ya da siyahı beyaz, beyazı siyah görmekten daha iyi bir sonuçtur” diyerek raporun altına imzalarını atmışlar.
Gel zaman git zaman derken, Türko Köyü’nün bu yeni durumu, Kürdo köylülerin başına bir başka acayipliklerle musallat olmaya devam etmişler. Öyle ki Türko Köyü’n bir yarısı olan bitenleri hiç görmüyor diğer bir yarısı ise olup bitenleri şaşı görüyor. Bilginler heyetinden bir bilgin, insan erdemleriyle erdemlesen bilginler heyetine tekrar başvurmuş. Bilginler heyetin karşısına çıkan bilge insan; bu ana Türko Köyü’nün durumu çok vahim ve ciddi olduğunu anlatmaya başlar. “Bakın” demiş, “buralara gelmiş yerleşmiş Türko Köyün başta Kürdo köylülerine ve bütün diğer köylerin geleceği için büyük bir tehlikedir. Çünkü köyün yarısı hiçbir şey görmüyor ve korkarım ki hiçbir şey görmeyen Türko köylüleri Kürdo Köyü’nün üzerine körü körüne yürüyecekler. Ve şaşı gören diğer yarısı da barışı savaş, savaşı da barış olarak görecektir.
Hatta Kürt’ün Müslümanı dahi Ermeni’dir diye şaşı görecektir, ya da kendisine uzatılan dost ve kardeşlik elini silah sanıp saldıracaktır. Ya da birçok komşu köy sınırını kendi sınırları olarak telaki edip, vatan-millet-Sakarya marşlarıyla Kürdo Köyü’nü istila ederler. Erdemin erdemiyle erdemleşen siz bilginler heyetine bir daha seslenerek diyorum ki; insanlık adına ortaya çıkan erdemin hatırı için ne yaparsanız yapın bu Türko Köyü’nün gözlerini normal insanın görebileceği bir görüntüye kavuşturun” diye sözüne devam etmiş. “Yani anlayacağınız, buna benzer tehlikeleri binbir gece anlatsam tehlikelerin bir çeyreğini anlatabilirim ancak. Onun için sizlerden bir daha rica ediyorum ki, haydi elbirliğiyle biraz daha uğraş verelim ki, insanlığa büyük bir katkının altında imzamız bulunsun.” Bilginler heyeti, konuşan bilge insanın söylediklerini kayda geçerek, mazlumlara karşı yapılan haksızlıklara çözüm bulma adı altında, düzenlenecek Kongre’ye bu sorunu taşıyalım\" diyerek karara varmışlar… Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.